Haziran 09, 2010

"welcome to the hell"

herşey buzdolabının kapağını aralayıp, 'aa.. dondurma var layn!' dememle başladı.. neşelenmiştim.. kabı açıp, dondurma yerine dünden kalan patlıcan yemeğini görünce hevesim kursağımda kaldı.. 'dondurma olmadı bari çikolata sürüp ekmeğime yiyeyim, hem hevesin kursaktan geçmesine yardımcı olur..' düşüncem ise; çikolata yerine dünden kalan pilavı görünce paramparça olmuştu..
tatsız tatsız buzdolabının içinde göz gezdirirken yeni bir şeyin farkına varıyordum.. daha önce içinde garnitür bulunan cam kavanozda ev yapımı vişne reçeli, önceden meşrubat bulunan pet şişenin içinde turşu vardı.. buzdolabındaki hiçbir saklama kabı, asli görevini yapmıyordu.. herbiri kendisinden beklenen görevi ifa etmiş ve şimdi annemin herbirine uygun gördüğü vazifeleri yerine getirmeye çalısıyorlardı.. emekli olmasına rağmen çalışmak zorunda kalan kişiler gibiydiler.. lakin içleri parçalatan bu duruma ses çıkarmaya hiçbirinin gücü yetmezdi.. annem, saklama zımbırtıları için buzdolabını, girişi olup çıkışı olmayan İnönü stadına çevirmişti adeta.. 'açık tutma o kadar buzdolabını.!' ikazı ile irkilen ben, 'hemen kapattım ki' diyerek odama kaçışmıştım..

Haziran 06, 2010

"'U' dönüşü yapmak yasaktır"

çoğumuzun hayalidir, köşeyi dönebilmek.. zira bu dönüş; HD televizyon, üstü açık son model kırmızı araba, kuş tüylü yatak, kuş sütlü kahvaltı gibi tercihe göre değişen yeni bir hayatın miladıdır.. ama işte böyle süpersonik vaatler sunan bir yaşama geçmek o kadar kolay değil.. nitekim köşeyi 1000 kişi dönmek isterken, 1 kişi döner..

köşenin değerini ufak yaştan itibaren öğreniyoruz.. "köşe kapmaca" oyununda köşeyi kapanın rahata erdiğini, kapamayıp ebe olanın ise; ne kadar koşturduğunu, arkasından ne laflar edildiğini görüp duyunca, köşenin kıymetli olduğuna kanaat getiriyoruz.. tabi çocukluğumuzdaki kadar basit değil "köşelik" olabilmek.. günümüzün zor hayat koşulları ve acımasız iklim şartları karşısında imkansızı istemekle aynı kapıya çıkmakta bu arzumuz..

koltuk sabihi olanlar, bunca yolsuzluk arasında yolunu bulup köşeyi dönerken, bize kalan patika yollardan yürümeye çalışıyoruz.. "belki de sıra bende" deyip şanş oyunlarına abanıyoruz.. 'yanlış ata oynanmış altılı', 'tek maçtan yatan iddaa', 5 te kalan loto', 'amorti vurmayan piyango' sonrasında yılmayıp, sıramızı beklemeye devam ediyoruz.. inadımız inat!! beyaz bayrağı sallamıyoruz..

diyeceğim şudur ki; köşeyi dönenlerin her biri memnun ki yerinden, bir çok seneler geçti yok dönen geri.. bu sebeple kadehimi bizim de köşeyi dönüp, zevkten dört köşe olacağımız güne kaldırıyorum..

şerefe..