Mayıs 28, 2010

"build own your future"

bir baltaya sap olma derdindeyiz.. yaptığımız işler beş para etmeyince, üç kuruş para için iş arıyoruz.. çalışan olabilmek için; okullar bitirip, envai çeşit kurslara gidip sertifikalar alıyoruz.. CV hazırlayıp, geçmişimizde neleri başardığımız ve ileride neleri başarabileceğimiz hakkında methiyeler düzüyoruz.. "dinamik", "ekip çalışmasına uygun", "prezentabl", "seyahat engeli olmayan" gibi binlerce özellikleri taşıdığımıza inanıyoruz.. her iş başvuruşu sonrası 'biz size döneriz' cevabını alıp, kulağımız telefonda bekliyoruz.. mülakatlarda; en iyi oyunumuzu göstermek için uğraşıyoruz.. 'aklınızda bulunsun, iş arıyorum" diye eşe dosta tembihliyoruz.. çok yorgunuz be atam ama hala çabalıyoruz..

istenmeyen yerde, istenmeyen kişilerle, istenmeyen mesai saatleri aralığında, istenmeyen maaş karşılığında, istenmeyen konumda, istenmeyen tüylerle (tamam.. bu abartı olabilir..) çalışarak geleceğimizi inşaa etmek zorunda kalıyoruz..

temel sağlam olmayınca; 'çocuk da yaparım, kariyer de' diyenlerin, cinnet geçirip; 'yaklaşmayın!! çocuğumu keserim' demesine şaşırmıyoruz.. asgari ücret karşılığı, azami güç ile tam gaz çalışmaya devam ediyoruz..

hayırlı işler, bol güneşler..

Mayıs 23, 2010

"çarşı.. bana mı karşı.."

"canın ne çekiyor..? söyle hemen hazırlayayım.." tezkere belgesini cebime koyup eve geldiğim andan itibaren bu replik annemin dilinden düşmüyordu.. "şöyle dolu bir tabak patates kızartmasına hayır demem.." dememle birlikte annem, mutfağa koşup başlıyordu kızartmaya.. yüzümde mutluluktan dolayı kocaman tebessüm, bir sonraki dileğim ne olsun diye düşünüyordum..

çarşıda ise askerden döndüğümü duyan tüm orta yaş aralığında, belli bir hayat tecrübesi edinmiş bey amcalar ise istinasız "asıl askerlik şimdi başlıyor.." cümlesini kuruyordu.. kimisi konuşmanın başında, kimisi konuşmanın sonunda veda busesi niyetiyle söylüyordu.. yüzümde zoraki gülümsemeyle "doğru.." deyip, olay yerinden koşarak uzaklaşıp anneme sığınmak istiyordum..

evdeki hesap çarşıya uymuyordu.. evde lale devrini yaşarken, çarşı benim için fetret devriydi.. ikinci bir emre kadar çarşı izinlerimi kilitliyor ve annemin beni tahttan indireceği güne kadar evin tadını çıkarmaya bakıyordum..

Mayıs 13, 2010

"son günümde bulaşmayın.."

hepimiz tanımadığımız kişilerle belli dönemleri beraber geçirmek zorunda kalmışızdır.. (bknz: lise - dershane - askerlik vb ).. başlangıç ve bitiş tarihi belli olan bu dönemlerin sonunda, öyle yada böyle belli bir mesafe yakınlaşması ve yaşanmışlık gerçekleşir.. işte bu yakınlaşmayı herkes ile gösterebilen bazı tipler her zaman olmuştur.. bunu fırsat bilen bu arkadaşlar 'veda gecesi' - 'toplu piknik' - 'adaya gezi' tarzında organizasyonlar düzenlemeye başlarlar son günlerde.. niyet iyi, düşünce güzel olabilir ama böyle etkinliklere elimden geldiğinde katılım göstermemeye özen göstermişimdir.. bunun neticesinde "olm herkes geliyor..bir sen gelmiyosun.." tenkitlerine maruz kalsamda, dirayet göstermem sonrasında benden uzak yaşanmıştır herşey.. işte vatan-i görevimin son demlerini yaşarken gene aynı senaryo tekrarındayım.. herkesle anlaşan arkadaşlarıma buradan sesleniyorum.. 'beni benimle bırak.. yabancıyım senin cennetine..'

Mayıs 09, 2010

"borcam"

an itibari ile mayıs ayının 2. pazar gününü yaşamaktayız.. belirli gün ve haftalar çizelgesinde, "anneler günü".. cenneti ayakları altında kabul ettiğimiz, türkülerimizde; 'ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar..' diyerek nice övgülerle yüceltiğimiz annelerin günü..

bir komposizyon gibi 3 bölümde yaşanır bu önemli gün evimizde.. mayıs ayının ilk günüyle başlar telaşe.. alırız annemizi karşımıza ve sorarız biz kardeşler; 'anne ne hediye alalım.. ne istersin ?' .. cevap aynıdır ve değişmez.. 'aman ne isteyeyim.. siz sağlıklı olun yeter..' gelişme bölümünde ise biz kardeşler, oturur ve belli sorulara cevap bulmaya çalışırız.. 'ne alalım ?'.. ne kadar paramız var ?' ve 'ne alabiliriz ?'.. soruların cevapları bulunur ama yeterli alım gücü olmayınca babaya gideriz biz kardeşler.. sonuç kısmında ile babanın sponsorluğu eşliğinde hediye alınmıştır.. alınan hediye ise mutfak gereci olur genelde.. ama genede anne çok sevinir bu hediyeye ve öper, koklar biz kardeşleri..

mutluluğun kokusu yayılırken evimize perde kararır ve ekranda "mutlu sonuç" yazısı belirir..

"PÖNK"

                                                      punk.. telin kopmasına aldırmaz..